Yazdıkça anladım. Anladıkça yazdım. Anlattıkça mutlu oldum.

Yazdıkça anladım. Anladıkça yazdım.  Anlattıkça mutlu oldum.

Yazdıkça anladım.Anladıkça yazdım.Anlattıkça mutlu oldum.

Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

Her ne kadar ticaret üzerine üniversite eğitimi aldıktan sonra ikinci üniversitemi çocuk gelişimi üzerine okuyup sonrasında da p4c çocuklarla felsefe ve norokoçluk üzerine uzmanlaşmış olsam da yazmanın derinliğinde kendini arayan biriyim sade'ce.

Ebeveyn Koçu olarak geliştirmekte olduğum bu programa odaklandığım bir süreçte gözlemlediğim kritik konuları, toplumun doğru bildiği yanlışları, ne denli eksik tutumlarla hem ilişkilerine hem kendilerine nasıl zarar verdiğini, doğru ve yapıcı bir şekilde kendime özgü bir dil ile anlatma ve açıklama çabasıyla yazarken buldum kendimi. Yazdıkça anladım. Anladıkça yazdım.  Anlattıkça mutlu oldum. Bu dünyaya ne için geldiğimi buldum.

Rehberlik etmenin türlü türlü yöntemi arasında kelimelerin gücüne inanarak yol aldım. İki çocuğum ile dünyayı keşfederken herkesin bir hikayesi olduğuna ve her şeyin herkese rehberlik edebileceğine tanık oldum. Tanık olmak tanı koymayı mecbur kıldı. Adı "Bir bulut olsam böyle yağardım" diye ses verdi. Bir bulut misali gölgesiyle insanlara kol kanat geren ve yol gösteren tüm hassas ruhlara selam olsun.

Bir Bulut Olsaydım Böyle Yağardım" adlı kitabınızın ana teması nedir ve bu temayı neden seçtiniz? Kitaptaki denemelerinizi bu tema etrafında nasıl oluşturdunuz?

Kitabın ana teması ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin çocuk yetişkin olduğu zamanki haline etkisi ve bu etkinin toplumsal ilişkilere yansımasıdır.

Bu temayı seçmemdeki en önemli etkenlerden biri ise her birimizin toplumsal gelişimimizin ve dönüşümümüzün özünde ebeveyn-çocuk, aile - toplum, kadın-erkek arasındaki ilişkilerin derin yansımalarını içeren trajikomik durumlar yaşıyor olmamızdır.

"Bir Bulut Olsaydım Böyle Yağardım" adlı kitabınızda en çok vurgulamak istediğiniz nokta nedir? Okuyucuların kitabınızı bitirdikten sonra aklında kalmasını umduğunuz bir fikir veya mesaj var mı?

"Bir Bulut Olsam Böyle Yağardım" adı üstünde herkesin gönlüne bir damla yağmur suyu serpme, bir bulut misali savrulduğu topraklarda bir farkındalık yaratmak amacıyla kaleme alınmış bir çalışmadır.İnsanların günümüzün hoyrat yaşam koşulları ve gittikçe yapaylaşan insan ilişkileri içinde durduğu noktayı göstermeyi amaçlayan bakış açıları içeren kısa dokunuşlardır. Kitaptaki her bir tema insan hayatı üzerinde kritik öneme sahip birer ana fikirdir kişinin hayatına yön verirken başvurduğu. Dolayısıyla kitabın insanların akıllarına da ama daha çok yüreklerine hitap eden yaklaşımının hedefe ulaşmasını arzu etmekteyim.

Yazmak meşakkatli bir süreçtir.

Önce kendinizi dökmeniz gerekir satırlara belki biraz dağınık belki biraz tertiplice.

Yazma sürecinizde en zorlu ve en keyifli deneyimleriniz neler oldu? Kitabınızın oluşum süreci hakkında bize biraz bahsedebilir misiniz?

Er ya da geç yazmanın tadını alabilmek umuduyla her bir satırına en yüksek düşünme becerisi ile yaklaşarak emek vermek şart. Ben bu kitabın her bir satırında zorlandım. Öylesine kaleme almadım hiçbir fikri ya da hissi. Yaşayarak ve empati yaparak şekillendirdim her bir bölümü. Özellikle şu noktada daha çok zorlandım gibi ayırt edebileceğim bir bölüm yok neticede. Ama her bir bölümün sonunda hedefime ulaşmış olmanın mutluluğu içindeyim.

Kitabınızda en çok hangi denemenin yazılmasına özel bir anlam yüklediniz ve neden?

Tek bir deneme diyerek diğerlerine haksızlık etmek istemem ama özellikle denge ve ahlak bölümlerinde yer alan denemelerimin benim için çok daha fazla önem arz ettiğini belirtmek isterim.

Çünkü bu ikisinin yokluğunda perişan olan birey ve o bireylerin bütünleşemediği bir toplumun bedelini ödüyoruz hepimiz aslında. Ahlak çoğu insanın çok yanlış yerlerde aradığı fakat esasında insanın nezaketinde, görgüsünde, güçsüze tutumunda, kendinden daha düşük gelirliye tavrında, verdiği ve tuttuğu sözünde, özünde ve istikrarında, tevazuluğu ve bilgisizliğinin de farkında olan bilgeliğinde ve namazında niyazında başında eteğinde değil, insanı incitmekten hakka girmekten korkan yüreğinde ve temiz niyetinde, önyargılarla hakka girmekten korktuğu için gece gündüz kendini geliştirme gayretinde ve kendini arayan sadeliğinde yatar.

Denge ise her şeyin azıyla çoğuyla, olması gerektiği kadar, olması gerektiği gibi hayatlarımızı yönlendiren iç güdülerimizde bizi an'da tutar.

Yokluğunda ise anları yarınların kaygısına kurban ettiğimiz, çokluğun pişkinliğinde güzel olan her şeyi değersizleştirdiğimiz, az olanın eşsizliğine saygı duymaktan çok sitem ettiğimiz ve kendimizi bulmaktan ziyade kaybettiğimiz bir varoluş ile sınanırız.

Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Gaziantep için farkındalık yaratan böyle özel ve dinamik bir ekibin emek verdiği bir çalışmada bana da yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Şekilden çok içeriğe, yüzeyden çok derine hasret kaldığımız bu zamanlarda şahsına münhasır bir ekip ile özgün bir çalışmaya tanık olmak beni şehrim adına çok mutlu etti. Sizlerin aracılığıyla kitabıma ve bana ulaşan tüm kıymetli okuyuculara da ayrıca sevgiler.

Tags: