Vedat Ozan ile buram buram kokan bir söyleşi

Vedat Ozan ile buram buram kokan bir söyleşi

Vedat Ozan ile buram buram kokan bir söyleşi

Vedat Ozan, ‘Koku’ konusunda ilk akla gelen isimlerden biri. Koku üzerine kitaplar yazan, koku atölyesinde eğitimler veren Vedat Ozan ile kokunun doğasını, insan için önemini konuştuk...

İyi bir parfüm yapabilmenin malzemen daha çok kompozisyona bağlı olduğunu söyleyen Vedat Ozan, o kompozisyonu oluşturabilmek için de belli bir eğitimden geçmek gerektiğini ifade ediyor.

Türkiye’nin en önemli ve sayılı parfümör ve koku uzmanlarından birisiniz. Kokuya olan ilginizi nasıl keşfettiniz?

Ben gece yattım kokuyla ilgim yoktu sabah kalktım kokuyla ilgim olmaya başladı gibi bir durum yok tabii ki. Bu yavaş yavaş gelişmiş bir süreç. Bir yerden sonra ilk fark ettiğim şey şu oldu, geçmişe dönüp anılarıma baktığımda anılarımın çoğunu kokusuyla kaydetmiş olduğumu gördüm. Esas ilgimi ilk tetikleyen o oldu. Bununla beraber ergenlik dönemi çıkışı, gençlik de birleşince parfüm merakı da vardı. İkisini bir araya getirince zaten işte böyle bir ilginç durum ortaya çıkabiliyor. Sonra da fark ediyorsunuz ki parfüm dediğiniz şey bir ürün ve o ürünle beraber siz aslında etrafa bir mesaj veriyorsunuz. Bu mesajı bir de alana taraf var. Bir de algısı var bu işin. Koku algısını incelemeye başlamamla beraber şunu gördüm ki aslında bildiğimiz neredeyse bütün akademik disiplinlere dokunan bir alana temas ediyorsunuz. Çünkü koku dediğimiz şey temel duyumuzdan bir tanesi ve işte sosyolojiyle, psikolojiyle, kimyayla, biyolojiyle, genetikle her şeyle ilgisi var. Geniş bir alan. Üzerine çok az konuşulmuş, çok az şey yazılmış dolayısıyla her bulduğunuz şey her kurduğunuz sebep sonuç sizi heyecanlandırabiliyor ki beni de heyecanlandırdı ve kendimi bu dünyanın içinde buldum diye kısaca özetleyebilirim bu işe olan ilgimi. 

İyi bir parfümör/koku uzmanı olmak eğitim gerektirir mi?

İyi bir parfüm yapabilmek malzemen daha çok kompozisyona bağlı olan bir şey. O kompozisyonu da oluşturabilmek için belli bir eğitimden geçmeniz gerek. Yani en azından mavi ile sarıyı birleştirince yeşilin çıkabileceğini bir yerde öğrenmiş olmanız gerek ki ikisini birleştirip ton ton yeşil çıkartabilin. Ton sür ton bir yeşil boyama yapabilin. Dolayısıyla bu iş sadece iyi malzemeleri kullanırsam iyi bir parfüm yaparım gibi bir iş değil. Doğru malzemeleri doğru oranda bir araya getirirsem iyi bir parfüm yapabilirim. İşte o doğru bir araya getirmek yani kompozisyon yapabilmek de daha çok eğitimle olan bir şey. Tabii içinizden gelen bir estetik yansıma alanı olması lazım ama eğitim hata yapmanızın çok fazla önüne geçiyor, yolu nispet kısaltıyor. Dolayısıyla bu iş öyle iki güzel kokan şeyi karıştırayım nasılsa ortaya güzel bir koku çıkar böyle bir şey yok. Çünkü farklı olan, doygun olan bir koku yaratmanız lazım. Artı bu kimya işi. Koku dediğimiz şey kimyasal bir duyu. Dolayısıyla hep moleküller üzerinden çalışıyorsunuz. İki tane güzel olduğunu düşündüğünüz bir şeyi bir araya getirdiğinizde çok kötü bir şey de ortaya çıkabilir. İki tane kötü bir şeyi bir araya getirdiğinizde çok güzel bir şey de ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bunları hep görerek, deneyerek, yanılarak veya denemiş, yanılmış, görmüş insanların aktarımlarından faydalanarak bir şekilde öyle uygulamak lazım. 

Kokuya ilgisi olan kişilere önereceğiniz şeyler neler? 

Öncelikle bir kere İngilizce şart. Türkçe kaynak neredeyse hiç yok. Dolayısıyla kesinlikle yabancı dil de demiyorum, İngilizce diyorum. Geriye baktığımızda Almanca ve Fransızca kaynaklar da çıkıyor ama bugün ezici bir çoğunluk gerek algı gerek parfüm tasarımı gerek lezzet tasarımı çünkü biliyorsunuz lezzet de aslında kokuyla ilgili bir alan. Bütün bunların hepsinde öncelikle okuduğunu anlayabilecek yani böyle küçük sohbet, muhabbet değil ciddi olarak bu konuda yazılmış kitapları anlayabilecek seviyede bir İngilizce edinmek lazım. Birinci olarak yapılacak şey bu bence. İkinci olarak yapılacak şey bu konuda çok aceleci olmamak lazım. Çünkü bu aceleyle olabilen bir iş değil. Sabırlı olmak lazım, çok çalışmak, okumak ve bol bol da denemek lazım. 

Koku atölyeniz var. Katılımcılara nasıl bir eğitim sunuyorsunuz?

Koku atölyesinde öncelikle koku duyusunun nasıl çalıştığını anlatıyoruz. Çünkü pek çoğumuz her ne kadar kokuda da anlatılacak, bilinmeyecek ne var diye düşünsek de nasıl koku aldığımız dahil olmak üzere pek bir şey bilmiyoruz koku üzerine. Önce bunu öğretiyoruz koku - bellek ilişkisi nedir? Koku bizim hayatımız üzerinde nelerde etkileyicidir. Mesela üreme kararlarında, beslenme kararlarında aslında başroldeki duyumuz koku duyusudur o evrimsel süreç boyunca baktığımız zaman. Bunları örneklerle anlatıyoruz. Ondan sonra koku dünyasının tarihine biraz giriyoruz. İsmini duyup da kendisini koklama fırsatımızın normalde olamayacağı birtakım geleneksel koku malzemelerinin hikayelerine bakıyoruz ve kendilerini kokluyoruz. Yani bunlar misk, amber, civet vs. gibi kokular. Çünkü bugün misk dediğimizde herkesin misk üzerine söyleyebilecek bir lafı var ama kimse gerçek misk koklamış durumda değil. Bunları örnekliyoruz. Parfüm tarihinde böyle kilometre taşı olmuş birkaç parfümün neden kilometre taşı olduğunu ve nasıl koktuğunu inceliyoruz. En sonunda da oturup hep beraber bir parfüm tasarımı yapıyoruz, son bir, bir buçuk saatlik bölümde. Aşağı yukarı biz atölyede her ne kadar dört saat eğitim programlamış olsak da hiçbir zaman dört saatte bitemiyor. Beş saati falan buluyor. Böyle bir çalışma tarzımız var. 

Parfüm tasarımcısı tek bir tarz koku üzerinden mi gitmeli yoksa başka koku ailelerini ile de parfüm tasarlamalı mı?

Ön yargı olmaması gerekli. Bırakın, ‘şu kokuyu daha çok seviyorum, şu kokuyu daha az seviyorum iyi kokuyor, kötü kokuyor’ gibi bir önyargının dahi olmaması lazım. Çünkü bugün o yoğunlukta kötü kokan bir şeyi parfümün içine çok düşük bir yoğunlukta dahil ettiğinizde birden bütün parfümün çehresini değiştirebilir. Hayatın her alanında zaten ön yargısız hareket etmek lazım. Kokuda bu özellikle çok önemli. Neyin ne işe yarayacağını bildiğiniz sürece iyi kötü, güzel çirkin, az seviyorum, çok seviyorum böyle etiketleri hiç kaale almamak lazım. Size özellikle farklı ve daraltılmış bir kulvarda bir sipariş gelirse tabii ki onun içini doldurmak için onun dışında kalan seçenekleri değerlendirmezsiniz. 

Sizin en sevdiğiniz kokuyu merak edip soranlar vardır. Biz de öğrenmek isteriz.

Güzel bir limon çiçeği veya turunç çiçeği kokusunu da daha ferah daha taze kokular olarak sevdiğimi söyleyebilirim. Limon çiçeği ve turunç çiçeğinin hafif böyle acı ısıran bir narenciye kokusunu dipten dibe çağrıştırıyorlar. Onlar bana genelde paçuli ve vanilya eşikler arasında birinci gibi geliyor. Yani hepsini seviyorum da bunları biraz daha fazla seviyor gibiyim. 

Tasarım yaparken ilham aldığınız kaynaklarınız var mı? Nelerden ilham alırsınız?

Bir olay olabilir bu. Aklınızda kalan bir kişi olabilir. Bir kişiyle olan ilişkiniz olabilir. O an başladığınız sırada farklı farklı kaynaklar tabi size başlangıç noktasını oluşturabilirler. Ancak tabi bu herhangi bir yerden sipariş almadığınız, kendi özgür iradeniz ile son derece rahat parfüm tasarlama özgürlüğü içerisinde olduğunuz bir dönem için geçerli. Yoksa birisi gelip zaten size şu özellikte bir koku istiyorum dediğinde ilham noktasından ziyade o kokunun tarifine uyabilme çabasına giriyorsunuz. 

Sizce aşık olma halini kokular etkiliyor mu? Aşk dediğimiz duygu hormonlarla ve kokularla ilgili diyebilir miyiz? 

Aşktan ziyade üreme kararlarında kokunun çok etkili olduğunu biliyorum. Ama buna aşk diyemem tabii. Üreme dediğim zamanda temel bir cinsellikten bahsediyorum sonuçta. Bizim vücudumuzun yaymış olduğu koku yani daha doğrusu temel vücut kokumuz parfüm kokumuzu falan kastetmiyorum, tenimizden yayılan temeldeki kokumuz bizim genetik yapımıza ilişkin sinyal taşıyor sosyal ortama. Dolayısıyla uygun bir genetik partner buluşması vücut üzerinden yayılan koku üzerinden mümkün olabiliyor. Tabi bu evrimsel süreçte eskiden daha çok olabilen bir şey. Bugün bunun çok fazla imkanı yok. Çünkü bugün bir araya gelme kararlarımızda artık genetik veya biyolojik uygunluk üzerinden vermiyoruz. Sosyal uygunluk üzerinden veriyoruz. Aynı şeylerden hoşlanıyor muyuz vs. gibi durumlar karar verme süreçlerimizi etkiliyor. Dolayısıyla o kimyasal ve biyolojik sinyallerin böyle binlerce yıl önce olduğu kadar birincil derecede etkili olduğunu düşünmüyorum eş seçimlerinde. Dediğim gibi sosyal birer canlı haline gelmiş olduğumuzdan artık eş seçim kararlarımızı aşık olma olsun, uzun süre beraberlik olsun ne olursa olsun o sosyal parametreler çerçevesinde daha çok değerlendiriyoruz. 

Bir parfümün başarılı olarak tasarlanmasının ölçütü nedir? 

Bir parfümü beğenip beğenmemek çok öznel bir durum. Yani ben beğenebilirim siz o parfümü beğenmeyebilirsiniz. Dolayısıyla çok kişiseldir bir parfümü beğenip beğenmemek ama bir parfümün başarılı olup olmaması öznelliğin de ötesine geçen bir durum. Yani parfümün katmanları arasında eğer uyumlu bir geçiş varsa ben o parfümü sevmesem de o parfümün başarılı olduğu gerçeğini değiştirmez. Benim sevip, beğenip, kullanmadığım ama başarılı bulduğum bir sürü parfüm var. Bu bağlamda söylemek istediğim bu. Beğeniyorum beğenmiyorum düşüncesi hariç yani herkes kendi kişisel geçmişinde taşımış olduğu kokulu bellekle beraber birtakım seçimler yapıyor. Birtakım şeyleri seviyoruz bir takım şeyleri sevmiyoruz, bu kişiden kişiye değişiyor. Ama bu işin tekniği açısından baktığımızda parfümün başarılı tasarlanıp tasarlanmadığının ölçütü bu öznel yargılamalar değil, dediğim gibi uyumlu bir geçiş olması en başta gelen özellik. 

Kokunun gastronomiyle ilgisini, koku-lezzet birlikteliğinin önemini de de sık sık vurguluyorsunuz. 

Kokuyu çıkardığınız zaman gastronomi diye bir şey kalmıyor. Aslında problem şu, koku dediğimiz zaman sadece tabağını üzerinden yükselen veya burnumuzla aldığımız kokuyu düşünüyoruz. Aslında biz kokuyu iki farklı yolla alıyoruz. Birincisi burnumuzla ve dışarıdan alıyoruz, ikincisi damağın üzerinden alıyoruz. Damağını üzerinden almış olduğumuz koku bizim yediğimiz ve içtiğimiz her şeyi tanımlama ve ondan keyif almamızı sağlıyor. Biz her ne kadar tat diyor olsak da buna tat duyumuz aslında bizim sınırlı bir duyu. Tatlı, tuzlu, acı, ekşi. Bunun dışında herhangi bir sinyal vermiyor bize tat duyumuz. Dolayısıyla bizim hayatımızın içinde et tadı, çilek tadı diye bir şey yok. Et aroması, çilek aroması.. Çünkü damak üzerinden almış olduğumuz kokunun ismi de aroma. Bu sebeple kokuyu çıkarttığımız zaman bizim yiyeceği tanımlama yeteceğimiz kayboluyor. Neyi yediğimizi dahi çıkartamıyoruz. Kaldı ki keyif alalım veya haz alalım bütün bunları topladığımızda aslında koku yoksa gastronominin hiçbir şeyi ifade etmeyeceği bir yere geliyor. Pandemide mesela insanlar tat alabiliyorlardı. Tatlı mı ekşi mi yediklerinin farkındaydılar ama koku gittiği zaman o toplam lezzet kavramı ortadan kalktığı için çok büyük problemler yaşandı. 

Koku- kültür bağlamında neler söylemek istersiniz? 

Kokulara yüklediğimiz anlamalar son derece kültürel. Bizim en kötü diye bildiğimiz bir koku dahi başka bir kültürün favori kokusu olabilir. Dolayısıyla kültürel ayrışmalar, koku tercihleri ve ortamların kokularının nasıl şekillendiği üzerinde belirleyici. Ama birincil derece belirleyici olan kokulu geçmiş hikayesi, ikincil derecede de içinde bulunduğumuz toplumun kültürel kokuları. Bu ikisiyle beraber biz tercihler oluşturuyoruz. Bunu istiyorum, bunu istemiyorum. Bunu sevdim, bunu sevmedim vs. Hep bunların sonucunda ortay çıkıyor zaten. 

Koku aynı zamanda satın alma davranışımızı da etkiliyor. Bunun hakkında neler söylemek istersiniz? 

Tabii ki. Bir sabuna, bir bulaşık deterjanına, bir çamaşır deterjanına veya bir yumuşatıcıya içine koku koymadığınız zaman işlevinde hiçbir değişiklik olmuyor ama biz o işlevi değişiyormuş gibi algılıyoruz doğru kokulandırılmış bir ürünle karşılaştırdığımızda. Sanki o ürün daha iyi temizleyecek, daha yumuşak yapacak gibi bir algı oluyor. Bu da tabi satın alma davranışımızı etkiliyor. Burada doğru kokulandırma önemli. O ürünün işlevini çağrıştıracak bir kokulandırma yapmak lazım. Ne kadar seversek sevelim her koku her ürüne uygun değil onu demek istiyorum. Yani çikolatayı çok seviyor olabilirsiniz ama bulaşık deterjanının çikolata kokması çok anlamsız kalıyor. Satın almaya teşvik etmiyor bilakis limon kokulu bir bulaşık deterjanı daha cazip geliyor. Çünkü limonla temizlik arasında kafamızda kurmuş olduğumuz bir ilişki var. 

Koku olmasa ne yapardık? Gerçekten de salt parfümün dışında hayatımızda büyük bir yere sahip diyebilir miyiz? 

Beş duyumuzdan bir tanesi sonuç olarak. Herhangi bir duyunun yitimi nasıl büyük bir probleme yer açıyorsa kokuda da böyle. Yani libido düşüyor, iştah kayboluyor, anıların tetiklenmesi azalıyor, tetiklenen anıların duygusal yoğunluğu azalmış oluyor. Tehlikeyi fark edememeye yani en basitinden ocağa koyulan bir yemeğin yanmaya başladığını fark edemiyorsunuz eğer başınız o tarafa dönük değilse. Dolayısıyla kokunun bizim hayatımız içinde var olmasının bir temel sebebi olan bir duyunun yitimi hoş değil. Kimseye eksikliğini göstermesin inşallah. 

Son olarak koku sektörünü sizce gelecekte neler bekliyor? 

Yükseliş trendi içinde görünüyor. Pandemi öncesindeki durumuna önümüzdeki sene sonu veya 2024 itibariyle oraya tekrar dönecek, ondan sonra tekrar bir yükseliş trendi içine gireceği düşünülüyor. Muhtemelen bu covid döneminde koku duyusunun kaybının insanlarda yaratmış olduğu hoşnutsuzluk duygusundan yola çıkarak koku konusunda yapılan araştırmalar artacak. Yani duyu kayıpları neden oluyor, geri dönümü sağlamak veya geri dönüşü hızlandırmak için neler yapılabilir herhâlde bunlar üzerine çalışmalar olacak. Teknoloji olarak koku transferi üzerine çalışmalar olacağını düşünüyorum çünkü pandemiyle beraber insanlar bir de şunu öğrendiler ki her zaman belli iş yerlerine gidip çalışmaları gerekmiyor. Evlerinden de oturup çalışabiliyorlar, birtakım görevler oradan da yerine getirilebiliyor. Dolayısıyla nasıl alışverişlerde, market alışverişlerinde bile internet kullanılabiliyorsa buna benzer hem onu destekleyecek hem de kendisinin bir ürün olarak satışını kolaylaştıracak şekilde elektronik ortamlarda koku transferinin yavaş yavaş artık daha realize edilebilir bir duruma getirileceğini, çok yakın bir zamanda olmasa bile gelecekte bunların hayata geçeceğini düşünüyorum.

Metaverse’e kalmadan ben evimde oturduğum yerden size bir mesaj gönderirken de bir koku gönderebileceğim. Yani bugün içinde yaşadığımız ne diyeyim reelverse evren diyeyim, gerçek hayatın içinde de bu kokuyu gönderebilmek mümkün hale getirilecek. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim bir on küsur yıl oldu zaten bunların patentleri alınalı fakat ekonomik değiller henüz. Onları daha ekonomik hale getirmenin yolları aranıyor herhâlde. Çünkü emoji gibi düşünün. Emojiyi nasıl gönderiyorsunuz mesajla beraber, karşı tarafa bir gül kokusu gönderebilmek aygıtlar ona göre planlandığı zaman mümkün aslına bakarsanız. 

 

  

Tags: