ÇOCUKLARDA ÖFKE KRİZİ

ÇOCUKLARDA ÖFKE KRİZİ

ÇOCUKLARDA ÖFKE KRİZİ

Bebeklik döneminden erken çocukluk dönemine geçerken, çocuklar birazcık huysuz, mutsuz, normalden inatçı, her şeyi ben yaparım isteği olan ve bitmeyen ağlamalar dönemine geçer. Öncelikle bu huzursuzluklar bizi ürkütmemeli ve geçici bir dönem olduğunu bilmeliyiz. Onları tedirgin etmeden, bu davranışlara kızmadan, onlarla inatlaşmadan sağlıklı bir şekilde atlatabiliriz.

Bebeklik döneminin bitimiyle birlikte çocuklarda etraftaki her şeye karşı bir merak kurcalama, dokunma isteği başlar. Biz onlara ‘‘hayır, dur!’’ dedikçe onlar bizim bu tepkimizden etkilenmezler. Aksine, hareketi devam ettirirler ve ellerinden alınca da öfke patlamaları, ağlamalarla bize tepki verirler.

Bu yüzden çocuğumuzu yanımıza alarak, ‘‘bak kızım (oğlum),  bu senin için tehlikeli.’’ şeklinde bir açıklama yapmak daha iyi olacaktır. Sakince kriz yaratmadan hatta onu başka bir şeye yönlendirerek ‘‘hadi gel seninle oyuncaklarını toplayalım ya da odanı toplarken bana yardım edebilir misin’’ gibi  dikkatini o yönden kolayca çekebiliriz.

İki buçuk, üç yaşı bitirirken bu merak, yerini her şeyi ben yaparım, ben, ben, ben, dönemine doğru ilerler.  Buna engel olduğumuzda da çığlıklar feryatlar bazen yerlerde bağıra bağıra sürünmelerle devam edebilir. Bu dönemde ise giyinmek istememeler ya da markete gittiğimiz de her şeyi almaya çalışması ve alsanız da bundan mutlu olmaması gibi davranışlar gösterirler. Eğer küçük bir çocuğunuz varsa bu davranışlar size tanıdık geliyordur. Peki bu süreçlerle nasıl başedeceğiz? Diyelim ki bir sabah uyandık ve evden çıkacağınız zaman çocuğunuz üstünü değiştirmiyor ve siz hayır değişmelisin dedikçe de giyinmek istemiyorum gitmek istemiyorum diye krizlere giriyor.

O zaman biraz nefes alıp sakin olun ve bırakın pijamasıyla gitsin ona tamam pijamanla gidebilirsin dediğiniz de zaten çocuğunuz rahatsız olacak ve sizi izlediği ve model aldığı içinde illa ki üzerini değiştirmek isteyecektir. Burada önemli olan bu krizi nasıl iyi yöneteceğinizi bilmektir.

Pekâlâ ilk defa korkularımızla nerede tanışmıştık hatırlayan var mı?

 

Çocuklar dört, beş yaşında ve sonrasında ,hayal gücünün artmasıyla ve kafasından geçenleri gerçek algıladığı için bazı canavarlar, birkaç hayalet ya da canlanan oyuncaklardan tedirgin olabilir. Aynı zamanda bazı küçük yalanlara başvurabilir. Bu bizi korkutmak yerine çocuğumuzun hayal gücünün bir ürünü olduğunu bilmemiz gerekir. Gece yatarken perdenin arkasında gördüğü şey için bizle inatlaşma aşamasına geçmeden ona açıklama yapmalıyız. ‘‘Yalan söyleme orda canavar yok ne gezsin demek yerine’’ ışığı yakarak, belki birlikte perdeyi açıp orda hiçbir şeyin olmadığına ikna olmasını sağlayabilir ve onu öpüp koklayarak sakinleşmesini sağlayabiliriz.

Bu yaşlarda çocukların söyledikleri ufak tefek yalanları ‘‘Çocuğum çok yalancı oldu ne yapabilirim de düzeltirim gibi’’ bizi kaygıya sürüklemesin. Çocuğunuzun aklına yalan fikrini sokmadan hareket etmeliyiz. Diyelim ki o bulamadığınız kalem çocuğunuzda ve ısrarla almadım diyor. Sizde bunu fark ettiniz. ‘‘Kalemim sen de miydi? Bende onu arıyordum. Fark etmeden mi aldın acaba?’’ gibi yumuşak geçişlerle onu ikna etmeliyiz.

“Çocuklarımız bu krizleri öfke patlamalarını kendilerini göstermek, bizim ilgi ve şefkatimizi daha fazla görmek için yapar. Bırakın eviniz bir süre dağınık kalsın, bazı bardaklarınız kırılsın, yemeğiniz zamanında yenmesin ya da saçınız dağınık kalsın. Ama onları o ilgiden sevgiden mahrum büyütmeyin. Onların tek ihtiyacı olan şey sizin sıcak kollarınız olduğunu her zaman bilin.”

Sizde de dışarıda kuzu olan çocuklarımız eve geldiklerinde birbirlerine giriyor ve kıyametler koparıyorlar mı?

Buna sebep olan sizdeki otorite eksikliği ya da ilgisizlik değil. Annelerinden uzak kalan çocuklar bu yokluktan dolayı yaşadıkları stresi en güvendikleri kişi eve geldiğinde içlerini boşaltarak yaşar ve unutmayalım ki evleri de onların en güvendiği rahat olduğu yerdir.

İnanın ki annelerinin sıcak kolları onlara çok iyi gelecektir eve gelir gelmez ev işlerine başlamak yerine on dakika onlara zaman ayırarak onlardaki bu gerilimi en aza indirebilirsiniz.

‘‘Eskiden böyle miydi canım? Bizim böyle sinirlenme (söz, istek) hakkımız mı vardı?’’ dediğinizi duyar gibiyim. Şimdi ki çocuklarda çok şımarık, diye mi düşünüyorsunuz? Durum hiçte sandığımız gibi değil. Çocuklarda yaşadığımız ortam ve düzen değişikliği buna sebep olabilir mi? Eskiden çocukları bu kadar uyaran şey olmadığı, bu kadar seçim hakkı olmadığı için böyle düş kırıkları da olmuyordu. O günlük gittiğimiz alışveriş merkezleri, oyun parkları, atölyeler hiç biri yoktu. Çocuklarda bu seçimler arasında gerilip yorulmadıkları için belki de bu kadar çok öfke krizi olmuyordu.

Değişenin çocuklar değil, çevre olduğunu unutmamalıyız. Onları sürüklediğimiz bu çevreye verdikleri tepkilerden dolayı, ceza yerine, onlara nasıl baş etmeleri gerektiğini ve yerinde seçimler yaparak mutlu olabilecekleri şeylere yönlendirmeliyiz. Bu zamanların çabucak geçeceğini ve göz açıp kapayıncaya kadar kocaman çocuk olacaklarını  ve bu günlerin çok yakında olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Kriz anlarında onlara duyduğumuz sevgiyi sürekli hatırlayarak bu dönemlerin tadını çıkarmalıyız. Onlar yanımızdayken elimizden geldiğince onları öpüp koklayarak en önemli şeyin bu olduğunu bilmeliyiz.

 

Tags: