Modern Mimari

Modern Mimari

Modern mimarlık, dönemin yeni inşaat teknolojilerinin ve yapı malzemelerinin (özellikle betonarme, cam ve çelik) kullanımına dayanmaktadır. Modern mimaride fonksiyonalizm, yani formun işlevi takip etmesi gerektiği fikri öne çıkar. Binanın yapısal, işlevsel ve mekansal gereklilikleri dışındaki süslemeler reddedilmektedir. 

Kuramsal olarak iyi bir yapı, estetik çekicilik kadar, kullanılma amacına uygun niteliklere de sahip olmalıdır.1910’dan 1980’lere dek gelişen tüm mimari üsluplar “modern mimari akımlar” olarak değerlendirilir. Modern mimarlığın öncüleri ve en önemli mimarları; Frank Lloyd Wright, Staatliches Bauhaus, Ludwig Mies van der Rohe, Walter Gropius ve Le Corbusier’dir.

Modern mimaride iç mekanların ve planın düzenlenmesi en az dış görünüş kadar önemlidir.

Sürekli karıştırılan modern ve çağdaş mimari, birbirinden farklı dönemleri ve stilleri ifade eder. Modern mimari, modernizm olarak bilinen ve 1960’lara kadar süren bir sanat akımından esinlenmiştir. Çağdaş mimari ise 1960’lardan günümüze kadar uzanan dönemi ifade eder. 

Modern ilkelerin katılığı ve yapı malzemelerinin tekdüzeliği nedeniyle günlük yaşam için çok soğuk hale gelen modern mimari, 1960’larda yerini çağdaş mimariye bırakmıştır.

 

Modern mimari ne zaman ve nerede ortaya çıkmıştır?

Modern mimarlık, 18. yy.’ın sonlarında sanayi devrimi ile birlikte batı uygarlıklarında başlayan bir süreçtir. 19. yüzyılın sonunda teknoloji, mühendislik ve yapı malzemeleri devrimleri ile birlikte, eski mimari tarzlardan koparak tamamen işlevsel ve yeni olan bir şey icat etme arzusundan doğar.

Mimaride malzeme devrimi, daha güçlü, daha hafif ve daha yüksek yapılar inşa etmek için demir, cam ve betonarme kullanılmasıyla başlar. 1848 yılında, çok büyük pencereler üretilmesine olanak sağlayan döküm cam levha keşfedilmiştir. 1851 Londra sergisinde Joseph Paxton tarafından tasarlanan Kristal Saray, ilk modern mimari örneği olarak kabul edilmektedir.



 

Modern Mimarinin Özellikleri Nelerdir?

Pek çok alt stile sahip olan modern mimari için farklı biçimlerde görülebilen birkaç tanımlayıcı özellikten bahsedebiliriz. Modern mimarinin özellikleri kısaca; formun işlevi takip etmesi, süslemenin reddi, temiz bir geometri ve malzemenin doğal görünümünü korumak.ilkelerine dayanmaktadır. 



 

• Temiz çizgiler ve geometrik formlar: Modern mimaride birbirlerine 90 derecelik bir açı ile konumlandırılan yatay ve dikey çizgiler vurgulanmaktadır. İyi tanımlanmış geometrik formlar; dikdörtgen, silindirik ve kübik şekiller kullanılmaktadır.

• Minimalist tasarım: Bir binanın tasarımından gereksiz tüm süslemeler çıkarılır, tek süs yapının kendisi olmalıdır. Malzemelere ve alanın etkin kullanımına odaklanılır.

• Geniş çatı çıkıntıları ve yatay tasarım: Modern yapılarda geniş çatı terasları ve çatı bahçeleri kullanılarak yatay kütleye vurgu yapılmaktadır.

• Büyük cam duvarlar ve bant pencereler: İç mekana bol miktarda doğal ışığın girmesini sağlayan geniş pencereler, hatta cam duvarlar kullanılır. Yatay şeritler halinde yerleştirilmiş “bant pencereler” modern mimarinin karakteristik özelliklerindendir.

• Serbest kullanımlı açık kat planları: Mekanları duvarlarla ayırmak yerine, yemek ve yaşam alanlarının birbirine aktığı geniş ve ferah kat planları tercih edilir.

• Modern malzeme ve tekniklerin kullanımı: En yaygın görülen modern yapı malzemeleri; çelik, beton, demir ve camdır. Çelik kolonlar, brüt beton bloklar, lekeli beton zeminler, kolonsuz alanlar ve radyant ısıtma sistemleri gibi modern malzeme ve sistemler kullanılmaktadır.

• Geleneksel malzemelerin yenilikçi kullanımı: Ahşap, tuğla ve taş gibi geleneksel yapı malzemeleri, doğal güzelliklerini sergileyen basit yollarla yenilikçi bir kullanıma sahiptir.

• Doğal çevre ile ilişki: Binaların kendisini çevreleyen doğal peyzajla ilişkisi önemlidir. Modern yapılar, iç mekanların doğal çevreyi en iyi şekilde tamamlayacağı şekilde tasarlanır.

• Asimetrik kompozisyonlar: Modern tasarımlar, temiz bir plana sahip, gereksiz süslemelerden arındırılmış, büyük geometrik şekillerden elde edilen asimetrik kompozisyonlardan oluşur.
 

Ülkelere Göre Modern Mimari Örnekleri
1950’lerde “Uluslararası Stil” olarak kabul edilen modern mimari farklı ülkelerde farklı biçimlerde gelişim göstermiştir.

Amerika’da Modern Mimari


 

İlk gökdelen, Home Insurance Building, Chicago, 1883.

Hızla büyüyen Amerikan şehirlerinin merkezindeki arazi sıkıntısı ve yüksek gayrimenkul maliyetiyle birlikte yeni teknolojilerin gelişmesi sonucu,

19. yüzyılın sonlarında ilk gökdelenler Amerika Birleşik Devletleri’nde görünmeye başladı. Çelik çerçeveli ilk gökdelen, 1883’te William Le Baron Jenney tarafından tasarlanan, Chicago’daki 10 katlı “Home Insurance Building”tir. 1892 yılında kurulan Chicago okulu ise gökdelen konseptini daha da geliştirmiştir.

2. Dünya Savaşı sonrası, bina teknolojisi ve konut ihtiyacı açısından önemli bir dönemdir. Savaştan dönen milyonlarca Amerikan askeri için barınma ihtiyacının doğması, harap olmuş şehir merkezlerinde devlet tarafından finanse edilen birçok konut projesinin inşasına yol açmıştır.



 

 

 

Bauhaus okulunun 1933’te kapanmasıyla birlikte, son yöneticisi olan Ludwig Mies von der Rohe ile Bauhaus’taki diğer mimarların ABD’ye yerleşmesi, Amerika’da modern mimarinin hızla yayılmasını sağlamıştır. 

2. Dünya Savaşı sonrasında gelişim gösteren modern mimari, yüksek katlı kurumsal ofis binalarının tasarımıyla öne çıkmıştır. 1957 yılında Ludwig Mies van der Rohe tarafından tasarlanan ilk gökdelen olan Seagram binası buna örnektir.

Savaş sonrası tektipleşen mimariye doğan tepkiler sonucu, 1980’lerin başında Amerika’da en baskın stil olarak postmodernizm doğdu ve dünyadaki birçok ülke bu stili takip etti.

 

 

Türkiye’de Modern Mimari

Türkiye’ye modern mimari 1930 yılında gelmiştir. O yıllarda genç Türkiye Cumhuriyeti’nin endüstrileşme atılımları, yurdun çeşitli yerlerine yapılacak çok sayıda eğitim yapıları, garlar ve konutlar gibi kamusal yapı ihtiyaçları ve “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma” çabası modern mimarlığın gelmesinin en önemli nedenleridir. Modernizmin yeni ve geleceğe dönük ideolojisi, Osmanlı’dan miras kalan neo-klasik ağırlıklı geçmiş dönem mimari akımlar izlenerek gerçekleşemezdi.

Afife Batur’a göre Türkiye mimarisinin modernizm ile tanışması, Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma hamlesi dönemine kadar uzanmaktadır. Batur, genç Türkiye Cumhuriyetinin modernizmle ilişkisini; yeni Cumhuriyetin kendisini temsil edeceğini düşündüğü yeni ve çağdaş eğilimin Modernizm olduğu şeklinde yorumlar. Türkiye’ye modern mimarlığın gelişi, 1930’da Cumhuriyet’in resmi gazetesi Hakimiyet-i Milliye’de kutlanmıştır.

Modern mimarlığı 1. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da ortaya çıkaran koşullar ile 10 yıl sonra Türkiye’deki koşulları tabi ki aynı değildir. Tek benzerlik, ikisinin de savaş sonrası yaşanan ekonomik kriz sonrası olmasıdır. 1930’lu yıllarda Türkiye’deki modern mimari uygulamalar incelendiğinde, çok kısa sürede benimsenen modernizmin yüzeysel olarak ele alındığı görülür. Yeni malzeme ve yapım yöntemlerinin verdiği olanaklarla elde edilebilecek yeni tasarımların araştırılması ve geliştirilmesi, maalesef söz konusu olmamıştır.



Almanya’da Modern Mimarlık

1907’de Münih’te modernist bir endüstriyel hareket olan “Alman İş Federasyonu” kurulmuştur. Amacı, tasarımcıları ve sanayicileri bir araya getirerek, iyi tasarlanmış yüksek kaliteli ürünler ortaya çıkarmak ve yeni bir mimari tür yaratmaktı.

1909’da Behrens, modernist tarzdaki en eski ve en etkili endüstriyel binalardan birini, AEG türbin fabrikasını tasarlamıştır. 1911–1913’te Adolf Meyer ve Walter Gropius tarafından tasarlanan bir başka devrim niteliğindeki endüstriyel tesis olan Fagus fabrikası kurulmuştur.

1914’te 1. Dünya Savaşı’ndan sadece birkaç hafta önce, büyük bir modernist tasarım sergisi olan Köln sergisi düzenlenmiştir.


 

Walter Gropius, Almanya’da 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1919’da modernist tarzda eğitim veren “Bauhaus Sanat ve Tasarım Okulu“nu kurmuştur. Gropius, mimaride standardizasyonun ve fabrika işçileri için rasyonel olarak tasarlanmış apartman bloklarının toplu inşasının bir savunucusuydu.

1929’da Berlin’in banliyölerindeki işçiler için 8 ila 10 katlı ince apartman kuleleri kümelerinin inşasını önerdi. Naziler Almanya’da iktidara geldiklerinde, Bauhaus’u komünistler için bir eğitim alanı olarak gördüler ve 1933’te okulu kapattılar.

Modern Mimari Temsilcileri
Walter Gropius

Bauhaus’un kurucusu Walter Gropius, Bauhaus’un kapatılmasından sonra 1934’te İngiltere’ye taşınmıştır. Üç yıl sonra Amerika’ya davet edilerek Harvard Tasarım Okulu’nda mimarlık fakültesinin başına geçen Gropius, Breuer ile birlikte Cambridge’de bir ofis açmıştır.

Başarıları, Philip Johnson gibi geleceğin ünlü mimarları olacak bir çok öğrenciye ilham vermiştir. 1945’te Gropius ve Breuer, TAC (The Architects Collaborative) adı altında bir grup genç mimarla birlikte çalışmıştır.

Önemli çalışmaları arasında Harvard Tasarım Okulu binası, Atina’daki ABD Büyükelçiliği (1956–57) ve New York’taki Pan American Airways’in genel merkezi (1958–63) yer almaktadır.

Ludwig Mies van der Rohe

 

“Less is more” (Az çoktur) sözüyle ünlü Ludwig Mies van der Rohe, 1939’dan 1956’ya kadar Illinois Teknoloji Enstitüsü olarak anılan mimarlık okulunun yöneticiliğini yapmıştır. 1948–51 yıllarında enstitü için inşa ettiği modern tarzdaki yeni binalar, Amerika’da yüksek binalar için model olmuştur. Savaş sonrası dönemde eserleriyle, Chicago’yu Amerikan modernizminin öncüsü haline getirmiştir.
Bir diğer önemli eseri, Amerikan konut mimarisi üzerinde muazzam bir etkiye sahip olan basit bir yatay cam kutu olan Farnsworth Evi’dir. (1945–1951) Ayrıca, Chicago Kongre Merkezi (1952–54), SR Crown Hall (1950–56) ve New York’taki Seagram Binası(1954–58) modernizmin yalın zarafeti için yeni bir standart belirlemiştir. 1962-68’de Berlin’de Nationalgallerie’yi inşa etmek için Almanya’ya dönmüştür. Öğrencileri ve takipçileri arasında, fikirlerinden büyük ölçüde etkilenen Philip Johnson ve Eero Saarinen yer alır.

Frank Lloyd Wright



 

1947’de 80 yaşında olan Wright, Amerikan modernizmine en başından beri şahitlik etmiştir. Herhangi bir harekete dahil olmayı reddetse de Wright, modern mimarinin öncülerinden kabul edilmektedir. 1940 yılına kadar birçok önemli projeye imza atmıştır.

Güney Florida Koleji, Johnson Wax Genel Merkezi ve Price Kulesi önemli projelerinden bazılarıdır.

1943’te sanat koleksiyoncusu Solomon R. Guggenheim tarafından modern sanat koleksiyonu için bir müze tasarlamak üzere görevlendirilmiştir. 
Ziyaretçilerini 20. yüzyılın sanatında tura çıkaran müze, içinde spiral bir rampa bulunan kase şeklindedir. 1946’da başlayan inşaat, 1959 yılındaki ölümüne kadar tamamlanamamıştır.

Le Corbusier



 

Fransız mimar, savaş sürecinde yaklaşık 10 yıldır bina inşa etmemiştir. Sonrasında Fransız hükümeti tarafından Marsilya’da bir apartman projesinde görevlendirilmiştir. Unité d’habitation adı verilen yapı sonradan Cité Radieuse adını almıştır.

Fütüristik kentsel planlama hakkındaki kitabında yer alan tasarım doktrinlerini takip eder. Direkler üzerinde caddenin üzerine yükseltilmiş beton bir çerçeveye sahiptir. Beton çerçeve içerisinde, bir yapbozun parçaları gibi olan, teraslı 337 dubleks apartman birimi yer alır.

Le Corbusier, tamamen işlevsel olan bu binaya uygun mobilya, halı ve lambalar tasarlamıştır. Le Corbusier’in sakinlere verdiği tek dekorasyon seçeneği iç mekandaki renklerdir. Ünlü yapı, hem Fransa hem de Almanya’daki benzer binalar için prototip haline gelmiştir.

Tags: