Dünya mimarı olmak istiyor
Yaratıcılıkla harmanlanan duygu ve düşüncelerin toparlanıp tasarıma dönüştüğünü ifade eden mimar Hilmi Bilge, bir mimarın öncelikle yaratıcı olması gerektiğini anlatıyor. Gelecekte yurt dışına daha çok açılmayı ve dünya mimarı olmak istediğini dile getiren mimar Hilmi Bilge, “Birçok ülkede farklı yapılar tasarlayarak her yere bir eser bırakmak ve ismimin ülkelerce yaşamasını istiyorum” diyor.
Gelin şimdi önümüzdeki sayılarda dekorasyon, tasarım ve pek çok alanda yazacağı yazılarla dergimize renk katacak olan Hilmi Bilge’nin söyleşisini keyifle okuyalım…
Hilmi Bilge kimdir, okuyucularımız için kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Kendimi anlatırken hep şöyle derim; karlı bir Temmuz günü doğarak sıcaklığımla mevsimleri değiştirdim. İşte o benim! Kabuğumu kırma gayesinde, özgür ve özgün olmaya çalışan, aldığı her nefesi keyifle almaya çalışan biri. 10 Temmuz 1992 yılında Gaziantep’te doğdum. Mimarlık eğitimimi Beykent Üniversitesi’nde dereceyle mezun olduktan sonra Ecole Des Beaux Arts’ta çağdaş sanat ve mimarlık üzerine eğitim alarak taçlandırdım. Gaziantep’te mimari projeler, iç mekân tasarım projeleri ve mobilya tasarımları yaptığım, detayları özenle düşünülmüş şirin bir ofisim var. Ofis ekibim birbirinden yaratıcı güzel insanlar, onlarla çalışmayı seviyorum. İnsanlar ve mekânlar hayatımın en önemli detayları.
Kendi adınızı taşıyan bir mimarlık ofisiniz var. Ancak hizmetleriniz mimari tasarımla sınırlı değil, anlatır mısınız neler yapıyorsunuz?
Tasarım bir birleştirme sanatıdır aslında… Yaratıcılıkla harmanlanan duygular, düşünceler toparlanıp tasarıma dönüşüyor. Ofiste iç mekân tasarımı ağırlıklı mimari projeler tasarlıyoruz. Doğru renkleri, doğru doku ve doğru formları kullanarak kişinin ihtiyaçlarına göre tasarım yapmak en önemli amacımız. Bu doğrultuda ilerleyince ister istemez kişiye özgü objeler, aydınlatma ürünleri, dekoratif tablolar, bazen bardak-tabak gibi küçük detaylar bile tasarlıyoruz. Küçük tasarımlar yani parçalar büyük tasarımla birleşince yani mekanlarla; parça bütün ilişkisi kurulmuş ve ortaya bütüncül bir tasarım çıkmış oluyor, bu da bana göre olan doğru tasarım. Bunu sağlayabildiğim projelerde diğer projelerime göre daha başarılı olduğumu düşünüyorum.
Hizmetleriniz Gaziantep ile de sınırlı değil sanırım…
Konutlar, iş yerleri, yaşama alanları ve kamuya açık alanlar tasarlıyoruz. Uygulama projeleri Gaziantep ağırlıklı olmakla beraber İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa gibi şehirlerde de tasarım projeleri yapıyoruz. Konsept mimarlığını yaptığımız firmaların Almanya, Belçika ve Hollanda’da iç mekan tasarımı projelerini tasarlamaya devam ediyoruz.
Mimarlık sanatın pek çok dalını kapsıyor, siz nasıl tanımlarsınız? Bir mimar hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Müzik, resim, yemek pişirmek ve mimarlık aslında aynı şey... Notalarla oluşan müzikler, renklerle oluşan resimler, sebzelerden oluşan yemekler ve malzemelerle oluşan yapılar benzer şeylerdir. Biz mimarlar duvar değil boşluk tasarlarız; duvarlarda yaşayamazsınız. Yaşam alanları oluştururken bir tablo çizercesine renk ve form uyumu yakalamaya çalışırız. Bir bestedeki notaların harmonisini bir mekanda uygulamak isteriz. Aynı zamanda lezzetli bir yemek yerken ki hazzı mekanın içinde vakit geçirenlerin almasını düşleriz. Bütün açılardan sanat başlığı altında mimarlık ve diğer sanat dalları bir bakıma benzer ve bağlantılıdır.
Bir mimar, öncelikle yaratıcı olmalıdır. Olanla beraber, olmayanı, olması gerekeni ve olması isteneni hayal etmelidir. Etrafındaki insanları etkilemeyi başarmalı, çok okumalı, çok gezmeli, okuduğu ve gördüğü şeyleri birleştirerek yeni bakış açıları yaratmalıdır.
Tasarımlarınızda nelere özellikle dikkat edersiniz, nedir vazgeçilmezleriniz?
Özgün tasarımlar yapmayı severim. Tasarımlarda en büyük ilham kişinin kendisi oluyor. Ofisteki tasarım prensiplerimizce bir tasarımın kullanıcıya özgü olması dikkat ettiğimiz en önemli kriter. Yani bir mekan kullanıcısı içinde olduğunda anlamlı olmalı diye düşünüyorum. Aynı mekanda kullanıcı dışında başka biri girdiğinde anlamını kaybettiği zaman kişiye özel ve özgün çalıştığımızı hissediyorum. Tabi ki bu demek değil ki iki kişi aynı mekanı kullanamaz, ne kadar insan o kadar özgün fikir tasarıma dahil oluyor. Bunun dışında denenmeyeni denemek konusunda da kendimle yarışırım, hep daha farklısını bulma arzusunda olduğumuz süreçler için projeler çizeriz. Moda veya tek bir mimari tarz bana göre değil; moda kişinin kendisine göre, mekanda kullanılacak malzemenin teknolojisi ve kullanıcının isteklere göre doğru mimariyle şekillenmelidir.
Hayalinizde tasarlamak istediğiniz bir proje/yapı var mı?
Kocaman bir konsept parti mekanı tasarlamak istiyorum. Dış cephesi ile iç mekanı değişebilen, giyilen kostümleri her geceye özel tek tek bizlerce tasarlanan, çatal-bıçakları, sunumları dış cephe ve kostümlerle uyumlu olan, gelen yiyeceklerin tabaklarındaki yemeklerin bile o güne özel çıktığı, sürekli değişen ve yaşayan kocaman bir parti mekanı. Her gece için ayrı tasarladığımız konseptlerle herkese özel ve özgü bir hale gelebilen efektif bir proje… Ve insanların gündüz & gece ayrı ayrı zamanlarda ışık oyunlarıyla her gördüklerinde farklı görünen ve önünde fotoğraf çektirmek isteyecekleri bir yapı hayal ediyorum.
Gelecek projelerinizden/hedeflerinizden bahsetmenizi istesek?
Kesinlikle yurt dışına daha çok açılarak, dünya mimarı olmak istiyorum. Birçok ülkede farklı yapılar tasarlayarak her yere bir eser bırakmak ve ismimin ülkelerce yaşamasını istiyorum.
Sanatın farklı dallarına da ilginiz var mı?
Müzik dinlemeyi çok seviyorum, bir ara piyano çalmıştım ama üzerine çalışacak vaktim pek olmadı lakin devam etme arzusundayım. Ayrıca ofisteki arkadaşlarımızla projelerden kalan vakitlerde tuvaller yapıyoruz, resimler çiziyoruz.